Picasso -Guernica Ve Bir mektup

Picasso -Guernica Ve Bir mektup
Yakın bir arkadaşı olan Eugenio d’Ors'un içten yazdığı bu mektup, daha doğrusu bu çağrı,Guernica başlangıcı evvelinde bir büyük eser yaratma ivmesi kazandırmak açısından çok değerlidir.

Picasso’ya açık mektup; 

   Sen şanslı Picasso, hem hayatta hem efsanelerde, sanatın için en verimli olan sosyal meteorların zamanında parladın. Bu arada, estetik kaygıların arttığı bir döneme rastgelmen o da ayrı bir soru işareti... Savaş öncesi dönemde, insanların gözünde edebiyatınyerini almış olan resmin toplum üzerindeki mucizevi etkisini kim inkar edebilir? Bu olayın kültür tarihindeki en ilginç olaylardan biri olduğunu bile söyleyebiliriz.

   Lütfen söyler misiniz, başka hangi çağda, bir ressamın karakteri, onunla aynı dönemdeki insanları bu kadar fazla ilgilendirmiştir. Daha önce hiç bugünkü gibi,ellerinden çıkma en ufak parçaların bile kaydedilmiş, eleştirilmiş, takdir edilmiş, iltifatedilmiş, bu kadar fazla insanın zihnine yayılmış olduğu görülmüş müdür? Eskiden Paris’tebile, Salon’un açık olduğu ilkbahar dışındaki zamanlarda, insanlar resimden bahsetmezlerdi.Salon kapandı mı, bir sonraki sezona kadar kimse konusunu bile açmazdı. Ne var ki, bu aradaki zaman boyunca insanların ilgisi daima şairler, oyun yazarları, roman yazarları ve hatta modaya göre değişen gerici veya şüpheci bir iki filozof üzerinde idi. Dönemin kozmopolitanları onları yüceltmeyi asla esirgememişlerdir, ebeveynler daha iyi bir eğitim için çocuklarına onlardan bahsetmişlerdir. Ama şimdi sohbetlerde Douanier Rousseau’nun isminin Jules Laforgue’nin kinden çok daha sık geçtiğine eminim. Ve bugün Emile Zola ve PaulCezanne’ın, hayatları uzaklaştıkça bozulan, çocukluk arkadaşlıklarının hikayesi anlatılacak olsa, büyük ihtimalle Cezanne değil Zola kurban olarak görülürdü.

   Neyse ki biz ikimiz böyle bir kadere karşı korunaklıyız; Aix-en-Provence lisesinde aynı sırayı paylaşmadık ama Quatre Gats meyhanesinde aynı masayı paylaştık, yirminci yüzyılın başlangıcının Barselona’sınının, gözlerini açığa vurulan yeni şeylere, burun deliklerini yeni ilaçlara açtığı yerde. Daha tam olarak büyümemiştik ama birbirimize saygı duymaya başlamıştık bile. Duyulan bu saygı -sana ait bu söz- içmeden önce ve sonra ikimizinde cameraderie?lerimizde hissettiğimiz ciddiyetten fırlamıştır. Biliyorduk ki ikimiz de güzellik ve düşüncelerin diyarında çok eski geleneklerin mirasçılarıydık. Gerçekten kimolduğun ve bilinçaltının dinamiklerinin evcilleştirdiği, içgüdüsel varlığın arasında çok büyük bir fark vardır. Birçokları bu evcilliğinin, gözlerinin korkutucu sırrının arkasına saklanmış olduğunu hayal etmektedir. İlk sohbetimizde, ortak bir arkadaşımızın yazdığı bir sayfaya karşılık olarak Kentor’lar dan bahsettiğimizi kesinlikle unutmadım. Benzer şekilde yakın zamanda, daha birkaç hafta evvel, son sohbetimiz Minotaur konusuna döndü. Her zaman antikite (eskiçağ) ile Mitoloji arasındaki zaman konusunda takıntılarımız olmuştur.

   Aynısının, formun da problemi olduğu bir gerçektir -biri obje, bir diğeri devamlı ve verimli yaratıcılık ve haşin ve sade, süssüz çalışmanın da. Desenlerindeki her çizgi benim için bir imza değeri taşır ve çizdikçe senin için de öyle olacaktır. Daha sonra şovunu planlarken, içedönük doğana bağlı olarak, insanların yorumlarına hiç kulak asmadın, ve kendini eğlendirdin, kendini çok fazla eğlendirdin, ta ki senin umursamayacağın kadar duymaktan hoşlandığın yorumlar seni kızdırana kadar. Her nereliysen, bir İtalyan, veya Malagalı veya bir Katalan, sen her yönden çok saf bir Akdenizlisin, Ulysses’in akrabası ve kurnazlıkta verimli birisin? Sirenlerin şarkısına kulaklarını tıkamayan ama gövdesinin, geminin direğine bağlı olduğundan emin olan ve böylece şarkının yarattığı sağduyuyu ve nedeni birleştiren adamın akrabası!..

   Beş yıl önce, senden ; şimdi en iyi müzelerin en iyi galerilerinde bulunan sanateserleri gibi, normal, korkusuz tehlikesiz, huzurlu bir tarzda çalışmalar yapman, çeşitli fikirlerin birleşmesinden oluşmayan resimler yapman için yalvardım. Ama nafile. Beş yıl boşa geçti. Arkadaşım, arkadaşım, Allah bilir hangi doğa kanununun altında ama, ait olduğumuz neslin bir gayesi var. Belli ki ne tek bir ülkemiz, ne tek bir çevremiz, ne de tek bir mesleğimiz var. Bir atletin gururu, engelleri atlamışken, bitirme çizgisine neredeyse varmışken, tökezleyerek zaman ve mesafe kaybetmesi değil midir ?

   Artık bitirmeliyim, ve bütün söylemek istediklerimi, seni teşvik etmek için bir çeşit feryatla özetlerim ve boğa güreşinin aficianadosunun matadorlarına bağırması gibi seni kışkırtırım? Catalan bu bağırışı ifade etmek için pek uygun olmaz. Farklı bir ifade biçimine başvurmam gerekecek. Yaşlı Carlos Duran’ı hatırla, son olarak Roma’da Villa Medici’de ki Fransız Akademisi’nde bulunan, Paris’te kendi Ramon Casas’ımızı öğreten karnaval karakteri: Monsieur Carlos Duran her yeni gelene şöyle buyururdu “Bir şaheser yaratın efendim ”

   Bunu Villa Medici’de söylediğinde bu sadece bir karnaval şakasıydı. Ama QuatreGats geleneğinde ve bizim aramızda en ciddi tavsiye daha iyiydi. Ciddiyetle, sana söylüyorum: “ Pablo Picasso, bir şaheser yarat! ” İnan bana zamanı geldi. Çok yakında ikimiz için de, üzüntüyle itiraf etmeliyim ki, bizim herhangi bir şaheserimiz vicdanımızın muhasebe defterinde bitmemiş bir kayıt olarak kalır.

1936 EUGENİO d’ORS

Kaynak

D’ORS, Eugeni, Open Letter to Picasso, sf.,200-202, ed., Marilyn McCully, a.g.k.

Yorum Yazın

* İsim:
* E-posta: (Yayınlanmaz)
   Web Adresi: (Site url ile http://)
* Yorum:
Kodu Giriniz